31 Ocak 2008 Perşembe

KADER HER YANDAN VURDU!

“Başına gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmemiş” denir ya, aynen öyle…Berber olarak otuz yıllık aktif çalışma hayatından sonra Bağ-Kur’dan emekli olan 54 yaşındaki Mehmet Sarı da, “Bu kadar aksilik, bu kadar dert üst üste gelmez. Acaba bir sınamadan mı geçiyorum?” diye sormaktan kendini alamıyor. Kızlarının yaşadığı talihsizliklere üzüle üzüle ruh sağlığını kaybeden Mehmet Sarı, bugün her biri işyeri sahibi olmuş yetiştirdiği çırak ve kalfalarının bile kendisine olan saygısının azaldığını hissetmenin kendisini kahrettiğini söylüyor.

ÇOCUKLARININ DÜŞTÜĞÜ GEÇİM SIKINTISI,TALİHSİZ ADAMI İNTİHAR NOKTASINA GETİRDİ

İlk olarak sıkıntılarını anlatmak için başvurduğu Halk Günü Toplantısı’nda tanıyoruz 54 yaşındaki Mehmet Sarı’yı. Ailesinin mağduriyetini izah ederken, bir Vali Yardımcısı’nın karşısında olması nedeniyle, mahcup, ezik ve boynu bükük…“Şu ana kadar karakolluk bir durumum dahi olmadı.” diyerek başlıyor halini anlatmaya. Sözlerini bitirdikten sonra ise Vali Yardımcısı İsmail Çorumluoğlu’nun “Çıkışta beni gör” demesi ile gözleri ışıldıyor sevinçten. “Çok büyük adam” diyor; Vali Yardımcısı Çorumluoğlu’ndan bahsederken. “Benimle görüşmeyebilir, bana ne senin halinden diyebilirdi” diye konuşuyor. Birlikte Valilik Özel Kalem Müdiresi Meltem Güven’in yanına gidiyoruz. İçeri girerken, “Yanımdan ayrılma” diyor, “senden güç alıyorum, sen yanımda olmasan bunları yapacak gücü kendimde bulamazdım.” Yine mahcup bir halde Meltem Güven’e durumunu anlatıyor. Zor mu zor durumu Mehmet Sarı’nın. Şimdiki büyük kızının kocası, çırak olarak verilmiş yanına. Mesleği öğrenmiş, usta olmuş…Allah yazmış ki, kızı Sevda ile evlenmiş, damadı olmuş. Yeni işyeri açarken, kredi kartına yüklenmiş. O borcu ödemek için bir başka bankanın kredi kartıyla borçlanmış. Onu ödemek için bir başka kredi kartı…Öyle öyle borç büyüyüp gitmiş, altından kalkamayacağı boyutlara ulaşmış. Ve sonuçta işyerine bile gidemez hale gelmiş. Mehmet Sarı’nın kızı Sevda epilepsi hastası…Ama iş bununla da kalmıyor; romatizması da var. Ve bir başka rahatsızlığından dolayı ameliyat olması gerekiyor. Ama Bağ-Kur borcunu ödeyememiş ki kocası…Ve kocası Bağ-Kur’lu olduğu için yeşil kart da alamıyor ki…

Genç yaşta evlenen, eşinin ailesi ile birlikte yaşayan ve yıllar yılı 6 kişilik ailenin bulaşığı, çamaşırı, diğer işleri üzerine kalan Sevda, giderek sağlığını kaybetmiş. Ne çamaşır makinası, ne bulaşık makinası…Romatizma olmaz da ne yapar?...Ve son durumu “Evde iki zeytinden başka bir şey yok” diye ifade ediyor 30 yaşında dert küpü haline gelen genç kadın. Üstelik, Mehmet Sarı’nın tek sorunu büyük kızı Sevda da değil. İkinci kızı da sorunlu bir evliliğin sonunda boşanma aşamasına gelmiş. Diğer iki kızı da evliymiş…Neyse ki kıt-kanaat geçinseler de onlarda bir sorun yok.

Bu sıkıntılar karşısında, Mehmet Sarı ruh sağlığını kaybetmiş. Üzüntüsünden birkaç kez intihara yeltendiğini anlatıyor. Hatta bu konuda doktordan raporu da var. Maddi-manevi sıkıntılar öyle bunaltmış ki kendisini, yardım umduğu herkesin eline sarılıyor “Allah razı olsun” diye. Daha sonra Yeşilkart Sorumlusu Mehmet Gözcü’nün yanına gidiyoruz Mehmet Sarı’yla. Kızına yeşilkart alabilmek için gerekli koşulları öğreniyor. Eline aldığı başvuru formu ile birlikte Yeşilkart bürosundan çıkıp evine gidiyoruz. Kapıyı eşi Zekiye Hanım açıyor. Evde iki kişi daha var, ancak bulundukları odadan çıkıp yanımıza gelmiyorlar. Yaktığı sigaranın ardından anlatmaya başlıyor: “Bunlar küçük kızım ve torunum. Küçük kızım boşanmak üzere. Eşi ile girdiği bir tartışma sonucu eşi kızımı bıçakladı. Bu nedenle kızım sakat kaldı. Artık onlara da ben bakıyorum. Bu sorunlar karşısında ruhen çöktüm. Birkaç kez ölmeyi dahi istedim ama beceremedim. Gittiğim doktor sorunları kafana takma diyor. Ama ben babayım. Onların bu durumu her gün gözümün önündeyken nasıl olur da kafama takmam.” Mehmet Sarı, evdeki halini anlattıktan sonra eşi ile birlikte epilepsi hastası kızının bir hafta önce taşındığı evin yolunu tutuyoruz. Kızı Sevda’nın evinde torunu Gamze açıyor kapıyı ve öğreniyoruz ki bu 12 yaşındaki kız evin tüm işlerini tek başına hallediyor. Mehmet Sarı’nın kızı Sevda’yı rahatsızlığı nedeniyle yatarken buluyoruz. Bizi görünce yattığı yerde doğrulan Sevda Ö’ye sorularımızı yönlendirmeye başlıyoruz ve o da başlıyor anlatmaya:

“15 yıldır evliyim. Uzun zaman kayınpederime ait küçük bir evde 4 kişi aynı odada kaldık. Henüz bir hafta kadar oluyor bu eve taşınalı. Eşim alacaklıların sık sık uğraması nedeniyle sahibi olduğu berber dükkanına dahi gidemiyor. Evin ihtiyaçlarını ise eşimin ailesi ile benim annem ve babam karşılamaya çalışıyor. Uzun zaman ailemin ve eşimin ailesinin çamaşır ve bulaşıklarını elimde yıkadım. İkinci el bir çamaşır makinesi alalı fazla zaman olmadı. Bu zaman içerisinde kaldığımız yer nedeniyle bir de romatizma hastası oldum. Doktorlar romatizmanın oldukça yayıldığını söylüyor. Eşimin Bağ-Kur borcu nedeniyle ne karneden ne de yeşilkarttan yararlanabiliyoruz. Böylelikle tedavi dahi olamıyorum. Dolabımda iki zeytinden başka bir şeyim yok. Sağlık ocağına gittiğimde yapılan ölçümlerde kansız olduğum ortaya çıktı. Aynı sorun oğlum Ahmet Can’da da var. Bir süredir kan şurubu içiyor. Tüm bunlar doğru dürüst beslenemeyişimizden kaynaklanıyor.” Tüm bu anlatılanların ardından evin işlerini gören 12 yaşındaki Gamze’ye dönüyoruz. Daha önce takdir alarak sınıfını geçen Gamze annesinin rahatsızlığı ile birlikte üzüntüsünden başarısını da kaybetmiş. Evin temizliğini yapar, yemeğini yapar olmuş Gamze. “Evin temizliğini yapıyorum. Sonra da annemin tarif etmesine göre yemeği pişirmeye çalışıyorum. Zaman kalırsa da derslerimi yapıyorum” diyor. “Annen rahatsızlandığında ne yapıyorsun” şeklindeki sorumuz üzerine ise gözleri yaşla dolarak anlatmaya başlıyor: “Büyüklerimden gördüklerimi… Annem krize girdiğinde dilini ısırmaması için dişlerinin arasına havlu koymaya, ellerini açmaya çalışıyorum, ama gücüm yetmiyor. Benim de böbreklerimde sorun var. Çok ağrı çekiyorum, ancak ben kendimden geçtim, annem iyileşsin yeter” derken de gözlerinden damlalar dökülmeye başlıyor. Kardeşi Ahmet Can’dan söz ediyor Gamze. Annesinin durumunu gördükçe kardeşinin nasıl korktuğunu anlatıyor. Bir süre sonra Sevda’nın kayınvalidesi Suna Ö. geliyor eve. Kendisinin isteğe bağlı sigortalı olduğunu, eşinin ise daha önceden inşaatlarda çalıştığını dile getiriyor. Oğlu ve gelininin durumuna çok üzüldüğünü ellerinden geldiği kadar yardımcı olmaya çalıştıklarını belirten Suna Ö. durumlarının da o kadar iç açıcı olmadığını kaydediyor. Evden ayrılma zamanı geldiğinde Mehmet Sarı isteğini tekrarlıyor:

“Ne olur yardımcı olacak birileri çıksın. Bir yeşilkart olsun verilsin bu çocuklara.”

Hiç yorum yok:

 
Çorum